Çernobil’den sonra yaşanan en büyük nükleer felaket olarak sayılan Fukuşima, Avrupa’nın enerji politikalarında bir dönüm noktası oldu. Avrupa Birliği (AB), nükleer enerjiden vazgeçilmesi konusunda ikiye bölündü. Zira Avrupalı politikacılar, ‘yüksek teknolojiye sahip Japonya gibi bir ülke bile bu risklerin önüne geçemiyorsa, biz de zorlanırız’ diye düşünmeye başladı. Almanya büyük bir adım atıp 2022 yılına kadar nükleer enerji santrallerini aşamalı olarak kapatma kararı aldı.
Buna karşın Paris Yönetimi ise nükleer enerjiye sadık kalacağını açıkladı. Fransa Enerji Bakanı Eric Besson’ın, Fukuşima felaketinin patlak vermesinin ardından yaptığı açıklama, ülkenin enerji politikalarında hâlâ geçerliliğini koruyor. Besson “Bizler nükleer enerjide ilerlemede ilk sıradayız. Şeffaflıkta da sistematik olarak en ilerdeyiz. Nükleer enerjinin güvenliği konusunda da yine aynı şekilde ve öyle kalmaya da devam edeceğiz” diye konuşmuştu. Fukuşima felaketi, Avrupa’da sadece santrallerin güvenlik sorununu gündeme getirmekle kalmadı, aynı zamanda Avrupa toplumunda nükleer enerjiye bakışı da kökten değiştirdi.
Fransa hükümeti her ne kadar nükleerde diretse de Fransız halkının çoğu artık nükleer enerji istemiyor. Fukuşima felaketi, nükleer güvenlik konusunu Fransa’da gelecek yıl yapılacak cumhurbaşkanlığı seçiminin ana temalarından biri haline getirdi. Halkın tepkisi üzerine ülkenin etkin nükleer lobisi de karşı atağa geçti. Fransa’da iki turlu cumhurbaşkanlığı seçimi gelecek yıl 22 Nisan-6 Mayıs tarihlerinde yapılacak. Fukuşima felaketi ve Almanya, İsviçre ve İtalya gibi ülkelerin nükleerden kademeli olarak vazgeçme kararı almış olmaları, nükleer enerjiye dünya genelinde en bağımlı ülke olan (yüzde 70′in üstünde) Fransa’da nükleer güvenliği seçimin en önemli konularından biri yapmak üzere.
Fransız nükleer lobisi de toplumda yükselen nükleer karşıtı akımı ekonomik tezlerle bertaraf etmeye çabalamakla meşgul. Fransız Atom Enerjisi Komiserliği (CEA), nükleerden vazgeçme politikasının Fransa’ya maliyetinin en az 750 milyar Euro olacağını öne sürüyor. Fransa’ya oranla nükleere üç kat daha az bağımlı olan Almanya’da nükleerden vazgeçmenin faturasının 250 milyar Euro olduğuna işaret eden CEA, Fransa’nın 2003 yılında 23 milyar Euro olan enerji ithalatı faturasının 2010 yılında 48 milyar Euro’ya yükseldiğini ve bu rakamın bu yıl için 60 milyar Euro olarak öngörüldüğünü hatırlatıyor. CEA yönetimi, nükleerden vazgeçme senaryosunda bu rakamın bugüne kadar görülmemiş düzeye ulaşağını söylüyor. CEA’ya göre, petrolün varilinin 105 doların üstünde seyrettiği, döviz kurlarının enerji tüketimi fazla olan ülkelerin aleyhinde olduğu ve iklim konusunda alınan önlemlerin yoğunlaştığı bir dönemde nükleerden vazgeçilmesi mümkün değil. Fransa’nın nükleer devi Areva için gerçekleştirilen bir araştırma ise nükleerden vazgeçilmesi halinde ülkede 410 bin kişinin işini kaybedeceğini, 450 şirketin iflas edeceğini ve 12,3 milyar Euro katma değer kaybı olacağını gösteriyor.
AB Komisyonu’nun iklimden sorumlu üyesi Connie Hedegaard da nükleer enerji yanlılarına dolaylı yoldan destek veriyor. Zira Hedegaard, nükleer enerji santrallerinin yerini termik santrallerin almasından endişe ediyor. Termik santraller kömürle çalıştığı için iklim açısından büyük bir tehlike anlamına geliyor. AB Komisyonu ise nükleer enerji kullanımına son verilmesi talebinde bulunamıyor, zira böyle bir yetkisi yok. Bu, ancak birlik ülkelerinin verebilecekleri bir karar.
Komisyon’un iklimden sorumlu üyesi Hedegaard, yine de hızlı bir enerji dönüşümünden yana olmadığını dile getirdi ve şunları kaydetti: “Nasıl bir karar alırsak alalım, yanılmıyorsam Avrupa’da toplam 143 nükleer santralimiz var. Bu da demek oluyor ki, ne yaparsak yapalım nükleer enerji bizi bir süre daha idare edecek. O nedenle de bir an önce güvenlik konusunu açıklığa kavuşturmak zorundayız.”
Uzun tartışmaların ardından birlik ülkelerinin tamamı, Avrupa genelinde tüm nükleer enerji santrallerine dayanıklılık testi uygulanmasında uzlaşabildi. Hâlihazırda tüm santraller, tehlikelere karşı testten geçiriliyor. Ancak Avrupa Parlamentosu’ndaki Yeşiller Grubu, böyle bir testin doğru sonuçlar vermeyeceğinden endişe ediyor. Zira testler, nükleer santrallerin işletildiği ülkeler tarafından yapılıyor.
AB Komisyonu’nun enerjiden sorumlu üyesi Günther Oettinger, Avrupa’nın daha çok yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmesi için görüşmeler yürütüyor. Kuzey’den Güney’e rüzgâr, Güney’den Kuzey’e güneş enerjisi tedariki fikri, Kuzey Afrika’daki ayaklanmalarla sekteye uğradı. Yine de AB, Afrika’daki Sahra Çölü’nden elektrik tedarikini öngören “Desertec Projesi”ni geliştirmeye devam edip, bir taşla üç kuş vurmayı hedefliyor: Kuzey Afrika’nın istikrarına katkıda bulunmak, Avrupa’nın enerji ihtiyacını güvenceye almak ve iklimi korumak. Fukuşima felaketi, zaten uzun yıllardır mevcut olan bu planlara büyük hız verdi.
Fukuşima felaketi bazı ülkelerin kademeli olarak nükleerden vazgeçmesine neden olsa da dünya genelinde nükleer yarışı frenlemedi. 2030 yılına kadar dünya genelinde 100′ün üzerinde nükleer reaktör inşa edilecek. Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu verilerine göre şu anda 62 nükleer reaktörün inşası devam ediyor, 2030 yılına kadar inşası planlanan reaktör sayısı ise 149.
En fazla nükleer reaktör inşa eden ve inşası planlayan ülkelerin başını yükselen ekonomiler çekiyor. Bunlar içinde Çin, Rusya ve Hindistan ön plana çıkıyor. Şu an aynı anda 26 nükleer reaktör birden inşa etmekte olan Çin, 52 ek reaktör için de planlar yapmakta. 10 reaktörün inşa halinde olduğu Rusya’da ise yakın gelecekte 14 reaktörün daha inşa edilmesi planlanıyor. Aynı şekilde bugün 5 reaktör inşa etmekte olan Hindistan, yakın gelecekte 17 reaktör daha inşa etmenin hesaplarını yapıyor. Avrupa topraklarında ise Belarus 2, Bulgaristan 2, Çek Cumhuriyeti 2, Fransa 1, Litvanya 1, Polonya 6, Romanya 2, İngiltere 4, Ukrayna da 2 nükleer reaktör inşa etmek için planlar yapmakta.
Dünya genelinde şu anda 440 nükleer santral aktif olarak hizmet veriyor. Nükleer enerjiye en bağımlı ülkeler Litvanya ve Fransa. Bu iki ülkede elektriğin yüzde 70’inden fazlası nükleer enerjiden elde ediliyor. Fukuşima felaketinin ardından nükleere karşı tepkilerin artması bu enerjiyi üreten küresel şirketleri de eylem birliği yapmaya itiyor. Nükleerde “dünya devleri” olarak bilinen Areva (Fransa), Rosatom (Rusya), Candu (Kanada), General Electric-Hitachi (ABD-Japonya), Kepco (Güney Kore), Mitsubishi (Japonya) ve Westinghouse-Toshiba (ABD-Japonya) bir araya gelmiş, emniyet, çevre ve sorumluluk konularında dünya kamuoyunun güvenini “yeniden tesis etmek” amacıyla ortak bir “iyi davranış kodu” imzalamışlar.
Kaynakça
BBCTürkçe, Japonya’daki nükleer felaketten ders alınmadı mı?, 10 Kasım 2010.
DWTürkçe, Fukuşima sonrası Avrupa enerji politikaları, 13 Ekim 2010.
DWTürkçe, Fransa nükleerden vazgeçebilir mi?, 13 Ekim 2010.
DWTürkçe, Dünya nükleere doymuyor, 13 Ekim 2010.
