Bangladeş’te Birleşmiş Milletler (BM) milyonlarca insana su sağlayacak bir proje ile yardım etmek isterken onlara arsenikle kirlenmiş içme suyu getirdi. Yani BM, kaş yapayım derken göz çıkardı. Bu olay tam anlamıyla bir cinayet. İnanılır gibi değil, sanki BM’nin elinde bir akiferin hidrolojik, hidrojeolojik ve jeolojik modelini yapacak bir uzmanı yok mu? sorusu yanıtsız.
Bangladeş’teki akifer sistemini etkileyen en önemli kirlenme nedenleri deniz ve muson yağmurlarıdır. Akiferin denizden beslenmesi sonucu, akiferdeki tuzluluk oranı artar. Diğer yandan akiferin muson yağmurlarıyla beslenmesi de akiferdeki arsenik içeriğini arttırır. Bu etkinin temel nedeniyse, Bangladeş’in jeolojisidir. Kayaçların içeriğinde arsenik bulunması yüzünden, yağış sonrası yeraltına süzülen su, arseniği de beraberinde taşıyarak akiferi kirletir. Bu yüzden, sular doğal olarak arsenik içerir.
-Levent Pekcan (Hacettepe Üniveritesi Hidrojeoloji Mühendisliği)
Bangladeş’te 20 milyondan fazla insan arsenik zehirlenmesi nedeniyle ağrılı ve acı içinde erken ölüm riski taşıyor. Bu sonuç, iyi niyetli ama kötü planlanmış bir su projesinin mirası, tam anlamıyla bir sağlık felaketi.
Uluslararası destekli bir hareketle ülke çapında açılan derin kuyuların 40 yıl sonraki zararlı etkileri ortaya çıktı. Bölgede yaşayan çok sayıda insanın kanser ve kalp hastalıklarına yakalanma riski taşıyor ve bu risk oranı çok yüksek. İçme suyundaki kirlilik, tahmin edilemeyecek sayıdaki çocuğun zihinsel gelişimini engelliyor. Yetersiz beslenme de bu durumu içinden çıkılmaz bir hale sokuyor.
Bangladeş’te yaşanan arsenik sorunu 1970’lere kadar uzanıyor. O zamanlar, dünyanın en çok çocuk ölümlerinin görüldüğü bu ülkede, içme suyunun kalitesinin arttırmak ve ishale karşı çözüm bulmak için uluslararası çok büyük yatırımlarla derin kuyular açıldı. Bu kuyuların ailelerin güvenli su içmesini sağlayacağına inanılıyordu. Bu kuyular açılmadığı takdirde kirli yüzey suyundan dolayı her yıl 250.000’den fazla çocuk yaşamını yitirecekti.
BM ve Dünya Bankası’nın (DB) başını çektiği yardım hareketi en başından ölümcül bir hataydı. Yeni su kaynağından alınan örneklerde kirlilik denetlemesi yapılmasına rağmen Ganj ve Brahmaputra deltalarının doğal olarak içerdiği arsenik gözden kaçmış ve arsenik içeriğini saptamak için deney de yapılmamıştı. 1990’ların başında 10 milyondan fazla derin kuyuda arseniğe bağlı kirlilik saptanmış ve Bangladeş bu devasa sorunla uğraşmak zorunda kalmıştı. Dünya Sağlık Örgütü bu durumu “1984 Bhopal Felaketi ve 1986 Çernobil Felaketi‘nin ötesinde, tarihte bir nüfusu etkileyen en geniş zehirlenme olarak tanımlamış ve bu çapta bir çevre felaketinin daha önce görülmediğini” belirtti. (Daha fazlası için http://www.who.int/inf-pr-2000/en/pr2000-55.html)

Bu gelişmelerden sonra yapılan bazı çalışmalar, kuyulardan gelen arsenikli suyu içen her 10 kişiden 1’inin akciğer, mesane ya da deri kanserinden öleceğini öngörüyor. Bu hastalıkların gelişmesi için onlarca yıl gerekse de, 2004’te yılında, yılda yaklaşık 3.000 kişi arseniğe bağlı kanser oluşumundan dolayı öldüğü görüldü.
1990’lardan beri Birleşmiş Milletler Çocuk Fonu (UNICEF) gibi kuruluşlar başka su kaynakları sağlamak amacıyla çaba gösterdi. Bu çalışma doğrultusunda örneğin yağmur suları toplandı ve mevcut yüzey suları süzülme işlemlerinden geçirildi. Bu iyileştirme girişimlerinin sonucu yavaşta olsa kirlenmiş suya maruz kalan ailelerin yüzdesi düştü. Ama UNICEF tarafından geçen sene yapılan bir anket sonucu nüfusun %13’ünün hâlâ kirlenmiş su kullandığı ortaya koydu. Dakka’dan (Bangladeş) UNICEF arsenik uzmanı Yan Zheng, “Bu oranın 20.000.000 insan olduğunu” söylüyor ve ekliyor “Arsenik sağlığı çok değişik şekillerde etkiliyor. Köylülerde arsenik yüzünden deride doku bozukluğunun oluştuğu görüldü. Ama kanser ve kardiyovasküler (kalp ve kan damarları veya dolaşım sistemi) hastalıkları, köylüler ve bazı sağlık uzmanları tarafından hâlâ tam olarak teşhis edilemedi”. Son çalışmaların sonucu, ölüm oranlarının büyük bir bölümü arsenik zehirlenmesine bağlı gerçekleştiğini belirten Zheng “O yüzden karşı karşıya olduğumuz bu durumun etkisi arttıkça, riskinde artmasını bekliyoruz” diye ekledi.
Bangladeş Hükümeti ve BM yetkilileri yarın yeni bir rapor yayınlayacak. Bu raporda devasa kirlilik sorununun çözümü için acil eylem planı açıklanacak. Ayrıca içme suyundaki kirlilik dışında kirlenmiş olan suyla yapılan sulama sonucu üretilen pirinç gibi tarım ürünleri de ele alınacak. Raporada arseniğin nüfusun önemli bir oranının sağlık durumu üzerinden oluşturduğu sorunlar ve özellikle çocukların ilerde karşı karşıya kalacakları kötü tablo, tüm dikkatleri çekmek için Dünya Su Günü’ne rastlayan 22 Mart günü sunulacak.

Uzun süredir çözüm getirilememiş içme suyundan kaynaklı arsenik zehirlenmesi (arsenicosis) olası birçok ölümcül sağlık sorununa neden olduğu gibi insanların derisinde oluşan doku bozukluğu ile belirgin bir şekilde görülüyor. Bu belirti sosyal açıdan da birçok Bangladeşlinin belası olmuş durumda. Çünkü bölgedeki yaygın inanışa göre birçok insan lanetlendiğini düşünüyor.
BM Bangladeş’in en tepesindeki yetkili olan Renata Lok Dessallien, “Acil eylem planında, bütün ulusun dikkatli bir şekilde güvenli arsenik sınırına doğru tekrardan odaklanması gerektiğini” söylüyor. “Bangladeş Hükümeti ve konunun tüm muhatapları ile birlikte ortaya çıkan tehlike üzerinde kapsamlı bir araştırma yapmayı amaçlıyoruz ve bu doğrultuda zararlarını azaltmak için arsenik izleme ağını güçlendirmemiz gerekli” diye ekliyor.
Bangladeş’in sularında zaten doğal bir biçimde arsenik bulunuyor. Bu kirlilik, yüz milyonlarca insanın hayatta kalmasını sağlayan nehirler yardımıyla nehirlerin izlediği yol boyunca da yayılıyor. Dünyadaki birçok yeraltısuyunun kaynağı olan akiferler (Tr. suverenler) arsenikle kirleniyor ve bu zehirli sular Arjantin’den Tayvan’a ve oradan da Hindistan’a kadar geniş bir alanda yaşayan insanların sağlıklarında sorun oluyor. Hatta Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) bazı alanlarında de kayda değer ölçüde arsenik kirliliği var.
Bangladeş’teki büyük kirliliğin sorumluluğu ile ilgili hararetli kavgalar devam ediyor. Diğer taraftan tartışmalar özellikle bölgenin yerel yerbiliminin (jeolojisinin) ve topoğrafyasının tam olarak anlaşılmadığı üzerinde yoğunlaşırken, hedefteki gruplar ve BM kuyuların açıldığı zamalarda uluslararası standartlara uygun deneyler yaptığında ısrar ediyor. Bu söylenenler gösterdiği gibi hem BM hem de DB bu trajide üstüne düşen sorumluluğu çokta farketmemiş durumda.
Batı Bengal’deki Jadavpur Ünivesitesi’nden başuzman Dipankar Chakraborti, Bangladeş’teki arsenik kirliliğine ait seviyenin Dünya’daki benzerlerinden daha tehlikeli olduğunu söylüyor. Chakraborti’ye göre, uluslararası topluluklar, bu krizdeki sorumluluklarını hiç mi hiç kabul etmiyor. Yıllar sonra bu inkâr politikasını da modası geçecek. Chakraborti “Bu çok büyük bir sorun” diyor ve “15 yıl önce bu konu için görüştüğümüz bölge halkının teninde doku bozukluğu olduğunu gördük ve bu insanların yaklaşık %30 da bir tür kanser hastasıydı” diye ekliyor.
Geçen sene biliminsanları derin kuyulardaki suyun içerdeği arseniğin nereden karıştığını bir sonuca bağladılar. Taşkınlardan korunmak için Bangladeş genelinde kazılan binlerce havuzdan alınan toprak örnekleri bunun fark edilmesini sağladı. Tortul malzemeden süzülerek gelen arseniğin, zemindeki (topraktaki) organik karbon içinde dağılım sergilediğini ortaya koyuldu. Boston’da (ABD) bulunan Masaçusets Teknoloji Enstitüsü’nden biliminsanları bu sorunun tek bir çözümü olacağını belirterek “suyun arsenikten etkilenmemesi için havuzlardan aşağıda, daha derinde içme suyu kuyularının açılması gerektiğini” söylediler.
Bu arada, halk arasındaki yaygın inanışlardan zehirlenen kişinin lanetlendiği ya da bu etkinin bulaşıcı olduğu gibi düşüncelerden insanları vazgeçirmek için toplum arsenik zehirlenmesinin tehlikeleri hakkında eğitiliyor. Bangladeş Sağlık Bakanı Dr. A. F. M. Ruhal Haque “İnsanlar arseniğin tehlikeleri hakkında bilinçlendi ve temel tehlikenin farkına varanların oranı giderek artıyor” diyor. Ayrıca Haque, “Bangladeş Hükümeti sağlık taraması ve arsenikten zehirlenen hastaların tedavisi için yatırım yapmaya devam ediyor. Bir yanda da sağlık çalışanları mahallelerde hastalığın etkileri hakkında doğru bilgilendirmelerde bulunuyor” diye ekledi.
İngiltere’de Zehirli Bira
Arsenik, 19 yüzyılda ABD ve Britanya’da yayılan bir kirletici oldu. Arsenik duvar kâğıdında, kumaş boyasında hatta şekerleme imalathanelerinde bile kullanıldı.
İnsan eliyle gerçekleşen en kötü zehirlenme örneği, 1900’lerin sonunda Lancashire’den (İngiltere) yayıldı. Göz yumulan bu durum sonucu, Manchester ve Salford’daki yaşayan çok sayıda insanda bazı belirtiler ortaya çıktı. Ama olayların büyümesi, insanların derilerinde oluşan kararmalar, olasılık dışı diğer işaretler bunun arsenik zehirlenmesi olduğu şüphesini arttırdı. Sonunda arseniğin izi sürüldü ve bir firmada üretilen biranın yapımında kullanılan şekerde arsenik olduğu saptandı.
Zehirlenmeden önce sınırı aşan kullanımdan dolayı 6.000’den fazla insan bu zehirli maddeden etkilendi ve zehirlenenlerden 80′i yaşamını yitirdi. Bu olay, gıda güvenliğinde daha sert kanunların çıkarılmasında etkili oldu.
Kaynakça
Buncombe, A. 2010. How the West poisoned Bangladesh, Asia, World, News, Independent, London, England, independent.co.uk/news/world/asia/how-the-west-poisoned-bangladesh-1924631.html, accessed at March 24nd 2010.
Yazar adı ve yayın adı kaynak belirtilerek özgürce kullanılabilir.
Buncombe, A. 2010. Batı Bangladeş’i Nasıl Zehirledi?, çev. Güler, B. http://www.yerbilimleri.com/bati-bangladesi-nasil-zehirledi