Çin’in Hâkimiyetindeki Nadir Toprak Metalleri Piyasası ve Yeni Arayışlar

Nadir toprak metalleri dünyanın en büyük sanayi ülkeleri ile Çin arasında bir ticari savaş başlattı. Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Birliği ve Japonya, Dünya Ticaret Örgütü’ne Çin hakkında şikayet dilekçesi verdi. Üçlü Pekin’i teknolojik ürünlerde yoğunlukla kullanılan nadir metallere erişimi kısıtlamakla suçluyor:

“Amerikalı üreticilerin Çin’den gelen bu nadir materyallere ulaşmaları gerekli. Eğer Çin piyasaların kendi kendilerine çalışmasına izin verirse buna bir itirazımız olmaz. Ama onların şu ana kadarki tutumları bu yönde değildi ve Çin aldığı bir çok kararın da aksine bir politika uyguladı.
—Hüseyin Burak Obama (ABD başkanı)

Çin, 2011’de nadir toprak metallerinin ihracatında büyük bir kesintiye gitti. Son iki yılda dörde katlanan ihracat rakamlarındaki bu gerileme akıllarda soru işaretlerinin oluşmasına yol açtı. Pekin, 2012’de 30.000 tonluk bir ihracat yapmayı planlıyordu. 2011’e oranla biraz daha az olan bu kotanın yarısına bile ulaşılması beklenmiyor. Çin, ihracattaki düşüşün temel nedeninin kaynakları işletmede karşılaşılan çevre sorunları olduğunu belirtiyor.

Nadir metallerin çıkarılması çevreye büyük zarar veriyor. Bu yüzden de çevreyi ve kaynaklarımızı korumak ve sürdürülebilir bir kalkınma yakalamak için Çin bazı politikalar yürürlüğe soktu. Bu uygulamaların Dünya Ticaret Örgütü’nün kuralları ile uyumlu olduğuna inanıyoruz.
—Liu Veimin (Çin Dışişleri Bakanlığı sözcüsü)

Gerçekten de madenlerin çıkartılma ve işlenme yöntemleri çok kötü şartlarda gerçekleştiriliyor. Ayrıca bu çalışmalar çevre felaketlerinin yaşanmasına da davetiye çıkarıyor. Öte yandan nadir metallerin önemli bir kısmını kendi topraklarından çıkaran Çin, yeşil ve yüsek teknolojilerin ve savunma sanayinin de iplerini elinde bulunduruyor.

Çin’in bu baskın rolü nadir toprak metal rezervlerinin yüzde 35’ini elinde bulundurmasından kaynaklanıyor. Üstelik bu metallere sahip diğer ülkeler Çin’le rekabet edemiyor ve şantiyelerini kullanmamayı tercih ediyor. Bu durum Çin’in elini daha da kuvvetlendiriyor.

1950’den 2000 yılına kadar olan küresel nadir toprak elementi üretimi (1 kt = 10⁶ kg), dört kategoride sunulmuştur: Amerika Birleşik Devletleri – neredeyse tamamen Kaliforniya’daki Mountain Pass madeninden; Çin – çeşitli yataklardan; diğer tüm ülkeler – büyük ölçüde monazit içeren plaserlerden; ve küresel toplam. Üretim açısından dört dönem belirgindir: 1800’lerin sonlarında başlayan ve 1964’te ani bir şekilde sona eren monazit-plaser dönemi; 1965’te başlayıp yaklaşık 1984’te sona eren Mountain Pass dönemi; yaklaşık 1984’ten 1991’e kadar süren geçiş dönemi; ve yaklaşık 1991’de başlayan Çin dönemi. Grafik: USGS. plaser = kırıntı yatak

Yüksek teknoloji çağında, rodyum, tantal, kobalt, koltan gibi nadir elementlerin önemi giderek artıyor. AB, 17 nadir toprak elementinin yüzde 97’sini elinde bulunduran Çin’e bağımlılığı azaltmak için strateji arayışında. Yüksek teknoloji sektörünün can damarı olan nadir elementler, cep telefonundan iPad’e, düz ekrandan elektrikli otomobillere, teknolojik ürünlerin hemen hepsinde kullanılıyor. Ancak Avrupa sanayisi, giderek daha çok ihtiyaç duyulan nadir elementlerde neredeyse tamamen dışa bağımlı. Çin’in kendi artan ihtiyacını karşılamak için ihracatı kısması da Avrupa’da darboğaz korkularını artırıyor.

Avrupa bu nedenle yıllardır bu uluslararası pokerde nasıl rol oynayabileceğini tartışıyor. Avrupa Komisyonu’nun geçtiğimiz yıl Şubat ayında açıkladığı hammadde stratejisi, pek çokları tarafından önemli ayrıntılar üzerine yeterince eğilmediği gerekçesiyle eleştirilmişti. Komisyon bunun üzerine bazı noktaları somutlaştırma yoluna gitti. Buna göre AB üye ülkeleri, şirketler, özel ve kamu araştırmacıları; hammaddelerin keşfi, çıkarılması ve işlenmesinde birlikte çalışacak, geleceğin teknolojilerini geliştirebilmek için güç birliği yapılacak.

Komisyon’un bu doğrultuda belirlediği somut hedeflere 2020 yılına kadar ulaşılması amaçlanıyor. En önemli adım, ithalata bağımlılığı azaltmak için kendi hammadde kaynaklarına yönelmek. Avrupa Komisyonu bu konuda ümitli. Avrupa’da yaklaşık 100 milyar Avro değerinde yeraltı zenginliği olduğu tahmin ediliyor. Ancak yer ve deniz tabanı altındaki bu hazine 500 ila 1000 metre derinlikte bulunuyor.

Erişilmesi zor elementleri uygun bir maliyetle ve etkili bir şekilde çıkarabilmek için yeni teknolojilere bel bağlıyor. Ayrıca doğal kaynakların yerini alabilecek kaynaklar geliştirilmesi, elektronik aletlerde kullanılan hammaddelerin çevre dostu bir şekilde yeniden dönüştürülmesi, planlar arasında. Tek bir AB vatandaşının şu an yılda ortalama 17 kilo elektronik çöpe neden olduğu düşünüldüğünde, bu miktarın 2020 yılına kadar 24 kiloya yükseleceği tahmin ediliyor. AB ülkelerinin araştırma-geliştirmedeki bu güç birliği planının önündeki olası tek engel ise ayrıntılar ve somut uygulamada ulusal çıkarlardan kaynaklanabilecek çatışmalar.

Şu an da maalesef durum bu. Ülkeler tek çizgide ilerleyemiyor. Örneğin elektronik atıklar sorunu. Bunlar aslında çok önemli hammadde kaynakları. Çünkü içlerinde yeniden kullanılabilecek pek çok nadir element bulunuyor. Buna rağmen elektronik atıklar büyük ölçüde kaçak olarak dışarıya ihraç ediliyor, herhangi başka bir yerde yakılıp atılıyor. Bu hem toprağı zehirliyor, hem üçüncü dünya ülkelerindeki çocukların sağlığını bozuyor, hem de hammaddeler büyük ölçüde çarçur edilmiş oluyor.
—Reinhard Bütikofer (AP Yeşiller başkan yardımcısı)

Bütikofer, kendi hammadde kaynakları yeterli olmadığından Afrika ya da Güney Amerika’daki diğer üretici ülkelerle hammadde ortaklıklarının geliştirilmesi gerektiğini belirtiyor. Bazı nadir elementlerde Çin çok dominant konumda olduğunu ekliyor. Bunun nedenini, aslında Avrupa ve ABD’nin buna karşı hiçbir şey yapmamış olmasına bağlıyor. Özetle, konu Çin’in tekel olması değil diyor.

Çin pazarlarını dışa kapıyor ve AB ile ABD’de yapılan üretimi kendine çekmeye çalışıyor. Uluslararası ticaret müzakerelerinde Avrupa’nın buna karşı koyması gerek. AB’nin kendi hammadde kaynaklarını kullanarak bağımlılığını azaltması buna yardımcı olacaktır.
—Hubertus Bardt (Alman Ekonomi Enstitüsü hammadde uzmanı)

Son gelişmeye göre Çin, nadir elementlere getirdiği ihracat sınırlamalarına yönelik protestoların ardından, ‘Çin Nadir Elementler Sanayi Birliği‘ni kurmaya karar verdi.

Bu nadir toprak oksitleri, bir su havzasının hangi drenaj bölgelerinin erozyona uğradığını belirlemek için izleyici olarak kullanılır. Üst orta noktadan saat yönünde: praseodim, seryum, lantan, neodimyum, samaryum ve gadolinyum. Fotoğraf: Peggy Greb.

Su ve petrol (kayayağı) yüzünden birçok savaş yaşandı, yaşanıyor ve yaşanacak.. Pekâlâ, bundan sonraki savaş nedenlerine, her geçen gün yüksek teknoloji ürünleri için daha da önemli hale gelen, 17 nadir* metalde eklenir mi.. Elbette, yeni yeni cepheler açılmalı ki savaş bitmesin. Artık sıra periyodik tabloya sıkışıp kalan ve yıllarca kimsenin dikkatini çekmeyen nadir metal savaşlarında..

Peki, nadir toprak metalleri neden önemlidir.. Plazma ekran, bilgisayar ekranı, dizüstü bilgisayar, tablet bilgisayar, cep telefonu gibi elektronik cihazlar, çevre dostu teknolojiler, hafif pil yapımında ve birçok yüksek teknoloji ürününün üretiminde hayati öneme sahip olan bu tür metallere ihtiyaç duyuluyor. Somut örnekler vermek gerekirse, markası ne olursa olsun televizyonlarda kırmızı rengi onlar veriyor ya da kulaklıkların bu kadar küçük olabilmesini onlar sağlıyor. Yeşil teknolojinin ana unsurlarından biri olan sabit mıknatıslar, nadir metallerin en yaygın kullanıldığı alanlardan biri ki bu mıknatıslar, yeni nesil rüzgâr (yel) türbinlerini daha verimli ve daha güvenilir kılıyor. Manyetik özelliği olan ya da düşük ışıkta parlayan bu metaller; elektrikle çalışan hibrit (melez) arabalarda, füze savunma sistemlerinde, güneş enerjisi panellerinde ve hatta F-16 uçaklarında da var.

Canlı alıcı nokta şu; tüm dünya nadir metal kaynaklarının yüzde 97′sine üreten Çin’e göbekten bağımlı durumda..

Çin’in başlıca nadir element üretim merkezi, İç Moğolistan olarak bilinen özerk bölgesidir. Aslında adının aksine nadir elementler; Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Hindistan, Brezilya gibi dünyanın daha birçok bölgesinde bulunmaktadır. Ancak Çin’de işçiliğin ucuz olması, ayrıca çevre kurallarının sıkı denetim altında olmaması ve Pekin’in bu ürünü çok ucuza satması dünyada tekel haline gelmesini sağladı. Dünyada çok az yerde maden ocağı açılmasına değecek ölçüde rezerv var. Örneğin, ABD’nin tek nadir metal madeni Mojave Çölü’nde bulunuyor.

Bu yüzden Çin, stratejik bir öneme sahip olan nadir metallerin ihracatını 2011′de % 11 azaltacağını duyurdu. 2011′in ilk çeyreğinde de bu oranın % 35 olduğu görüldü. Bu gelişmelerin ardından başta ABD olmak üzere, bu elementlere ihtiyacı olan ülkeler homurdanmaya başladı.

Bu gelişmeden sonra nadir metallerin fiyatı bir yıl içinde % 1000 oranında artmış. Fiyatlar o kadar artmış ki nadir metal madenciliği çok karlı bir iş haline gelmiş ve bu metalleri çıkarmak için Amerikan hükümetinden mali yardım isteyen Molycorp şirketi Kaliforniya’daki maden ocağını işletmeye almış.

Pekin, bu söylemden sonra bir adım daha atmış. Sanayi ve Haberleşme Teknolojisi Bakanlığı, Çin’de bulunan 35 nadir element üreticisi şirketin kapatılacağını açıklamış. Çin’deki tüm nadir elementlerin madenciliği, işlenmesi ve ticaretinden Batou şirketi sorumlu olmuş. Açıkça görüldüğü gibi Çin hükümeti, reformdan geçirmeye çalıştığı nadir element sektörünün üzerinde daha sıkı kontrol sağlamaya çalışıyor.

Eylül 2010′da Çin, aralarındaki sınır anlaşmazlığı nedeniyle Japonya’ya nadir metal ihracatını kısa bir süre durdurunca dünya piyasaları sarsılmıştı. Yeni Bir Amerikan Güvenlik Merkezi adlı düşünce kuruluşundan Christine Parthemore, “Herhangi bir ülkenin hammadde pazarının tek hâkimi olması kaygı verici. Bence burada tek hatalı olan Çin değil. Her ülkenin yapabileceği gibi, pazarın hâkimi olmasının getirdiği siyasi avantajı değerlendiriyor. Eminim Amerika da aynısını yapardı” diyor ve ekliyor “Konunun bir de güvenlik boyutu var. Zira bu maddeler, askeri malzemelerde kullanılıyor var ve bunların muadilleri olup olmadığını henüz bilmiyoruz. Eğer fiyatlar tırmanırsa veya tedarikte sorunlar yaşanmaya başlarsa, uzun vadede askeri malzemelerin fiyatları da artar. Ya da bazı askerli malzemeleri burada üretememeye başlarız.”

Bu kadar olay cereyan ederken, bilim (!) asla durmaz, buna seyirci kalamaz. Çok yakın zamanda araştırmacılar, Pasifik (Büyük) Okyanusu’ndaki deniz yatağında, bu metallerden önemli miktarda bulduklarını açıkladı. Jeologlar (yerbilimciler), yeni keşfedilen metal rezervinin 100 milyar ton civarında olduğu tahmin ediliyorlar. Oysa, şu ana kadar yeryüzünde bilinen metal rezervinin yaklaşık 110 milyon ton olduğu düşünülüyordu. Tabiî ki açıklanan bu rakamlar, işletilebilir bir rezerv durumunda Çin’in nadir element tekeline son verebilir.

Pasifik Okyanusu’ndaki yüzey sedimanlarında (<2 m derinlikte) ortalama ΣREY (toplam nadir toprak elementleri ve itriyum) içeriğinin dağılımı.

Çalışmanın görüntüsü yukarıda, özü aşağıda..

Deep-sea mud in the Pacific Ocean as a potential resource for rare-earth elements
World demand for rare-earth elements and the metal yttrium—which are crucial for novel electronic equipment and green-energy technologies—is increasing rapidly. Several types of seafloor sediment harbour high concentrations of these elements. However, seafloor sediments have not been regarded as a rare-earth element and yttrium resource, because data on the spatial distribution of these deposits are insufficient. Here, we report measurements of the elemental composition of over 2,000 seafloor sediments, sampled at depth intervals of around one metre, at 78 sites that cover a large part of the Pacific Ocean. We show that deep-sea mud contains high concentrations of rare-earth elements and yttrium at numerous sites throughout the eastern South and central North Pacific. We estimate that an area of just one square kilometre, surrounding one of the sampling sites, could provide one-fifth of the current annual world consumption of these elements. Uptake of rare-earth elements and yttrium by mineral phases such as hydrothermal iron-oxyhydroxides and phillipsite seems to be responsible for their high concentration. We show that rare-earth elements and yttrium are readily recovered from the mud by simple acid leaching, and suggest that deep-sea mud constitutes a highly promising huge resource for these elements.

Perdiyodik cetveldeki nadir toprak metallerinin dağılımı.

Nadir toprak metalleri ya da nadir toprak elementleri, 17 elementten oluşan bir metal grubudur. Bunlar;
1- Skandiyum (Sc)
2- İtriyum (Y)
3- Lantan (La)
4- Seryum (Ce)
5- Praseodim (Pr)
6- Neodimyum (Nd)
7- Prometyum (Pm)
8- Samaryum (Sm)
9- Evropiyum (Eu)
10- Gadolinyum (Gd)
11- Terbiyum (Tb)
12- Disprozyum (Dy)
13- Holmiyum (Ho)
14- Erbiyum (Er)
15- Tulyum (Tm)
16- İterbiyum (Yb)
17- Lutesyum (Lu)

Ender, çok az, çok seyrek, azrak..

Kaynakça
BBCTürkçe, Nadir metal krizi büyüyor, 23 Temmuz 2011 tarihinde ulaşılmıştır.
BBCTürkçe, Çin nadir metal ihracatını azaltıyor, 23 Temmuz 2011 tarihinde ulaşılmıştır.
BBCTürkçe, Çin’de nadir elementler tek şirketin kontrolünde, 23 Temmuz 2011 tarihinde ulaşılmıştır.
BBCTürkçe, Japonya’dan Çin’i kaygılandırabilecek ‘metal keşfi’, 23 Temmuz 2011 tarihinde ulaşılmıştır.
BBCTürkçe, Nadir metal savaşları, 23 Temmuz 2011 tarihinde ulaşılmıştır.
DW, Hammadde mücadelesi kızışıyor, 18 Mart 2012
DW, Nadir elementler tek çatı altında, 9 Nisan 2012
EN, Nadir toprak metalleri ekonomi devlerini birbirine düşürdü, 18 Mart 2012